Bina


Ana Sayfa   >  Hakkımızda  >  Bina

/ContentFiles/birkiye.jpg

 

Kütüphane yapısı, Cumhurbaşkanlığı Külliye’sini tamamlayan son yapıt olarak ön plana çıkmaktadır. Külliye kapsamında planlanan en büyük fonksiyon olması ve Millet Camii, Kongre Merkezi ve Sergi Salonu gibi diğer halksal yapılar ile olan ilişkisi, yapının Külliye içerisinde ne kadar önemli bir yerde konumlandığının altını çizer niteliktedir.

 

Resmi ve halksal mahalleri bir araya getirerek, sadece binaların mimari estetik uyumları değil aynı zamanda yeşil dokusu, bahçeleri, avluları ve meydanları ile görkemli bir bütünlük elde edilmiş ve bu sayede bir “Külliye” bütünlüğü sağlanabilmiştir.

 

Kütüphane yapısı Külliye arazisi içerisinde alt kotlarda konumlanmakla birlikte yüksekliği ve haşmeti ile daha üst kotlardaki yapılara eşlik edebilmektedir.

 

Kütüphane girişinin büyük bir meydandan yapılması ve bu meydanın Sergi Salonu yapısı ile paylaşılıyor olması, bu iki yapının birbiri ile ne kadar güçlü ilişkileri olduğunu göstermektedir.

 

Yeni Nesil Kütüphane

Bilgi, iletişim ve paylaşım çağında kütüphanecilik anlayışının da değişmesi ve güncel dünyaya açılması son derece önemlidir. Yeni Çağın Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi dünyada çok az örneği bulunan çok maksatlı, iletişime dönük ve günün 24 saati hizmet verecek bir bilim ve öğrenim merkezidir. Sadece içerisinde kitapların bulunduğu bir yapı değil, aynı zamanda dünyadaki belli başlı tüm büyük kütüphaneler ve bilgi merkezleri ile bağlanıp bu merkezlerin de arşivlerine erişilebilir dijital bir altyapı öngörülmüştür.

 

Bünyesinde bulunan konferans salonları, mesleki eğitim merkezleri, atölyeler, müze, seminer ve toplantı salonları ile beraber, aynı meydanı paylaştığı Sergi ve Kültür Salonu binası sayesinde çok çeşitli faaliyetleri organize edebilme kabiliyetindedir.

 

Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi, aslında bir bilgi sarayı ve buradan bilgi dünyasına açılan bir kapıdır. Herkes için erişilebilir olan bu yapı, ona uluslararası bir statü kazandıran değişik bölümler ve faaliyetler içermektedir. 

 

Mimari Tasarım

 

Mimari, sözlükte, inşa etme sanatı olarak tanımlanmaktadır. Bununla birlikte, mimari, ne dar anlamında bir yapı inşası ne de her türlü kısıtlamadan arındırılmış̧ bir sanattır.

 

Gerçekten de birçok beklentiye cevap vermek durumundadır: rasyonel inşa gereklerinin ve işlevsel kullanımın göz önüne alınması gibi; fakat öte yandan mimari, beş̧ duyumuza ve zevklerimize hitap etmeli, bizi düşündürmeli ve heyecanlandırmalıdır. Mimarinin gizemli ̈rolü, geleceğe karşı koymak ve zamana direnç̧ göstermek üzere apaçık bir şekilde sağlam olmak ve sarsılmaz gözükmektir. 

 

Mimari, bir sanat olabilmek için, referanslarına oranla mecazî ve sembolik bir biçimde davranır. Menşei, tarihçesi ve anlamı ile ilgili olarak, izleyicilere ve okuyuculara saklı, ince ve muammalı bir mesaj gönderir.

 

Kütüphanenin Mimarisi 

 

Kütüphanenin tasarımının oluşum prensibi bazı geleneksel şekilleri esas almaktadır. Bunlar küp, silindir ve kubbedir. Bu hacimlerin yorumlanması hem orijinal hem de yenilikçi alanların oluşturulmasına imkân vermiştir. 

 

Merkez salon, bileşimin ortasına yerleştirilmiştir ve üzerinde etrafını çevreleyen sütunlar arasından doğal olarak aydınlatılan ikili bir kubbe vardır. Kubbe, bilgi üzerinde ışıldayan güneşe atıfta bulunmaktadır. Bu saklı salon, okuyucu tarafından keşfedilmeyi beklemektedir. İlk kez keşfeden biri için sürpriz mekan etkisini güçlendirmek için hacmin yüksekliğine nispeten alçak kapılardan erişilmektedir. 

 

Merkezdeki dairesel ana salon, bütünün masif ve güçlü̈ yanını vurgulayan dört masif ve sağır blok içinde yer alan kitap depolarıyla çevrelenmiştir.

 

Masif kütleler ile tezat oluşturan okumaya tahsis edilmiş̧ camlı bu dört küp, doğal ışığa yaklaşmak için eserin merkezinden uzaklaşmakta, cephenin sütunları ve panjurları ışığın ortama direk nüfuzunu dalgalandırmaktadır. 

 

Kütüphanenin mimarisi, geçmişin mimarisi ile ve eski eserlerle benzerlikler arz etmektedir. Burada söz konusu olan, bugünün eserleriyle, dikkate değer olan ve bazen de benzersiz olan örnekler açısından zengin, bu bölgenin geçmişteki edinimleri arasında bir bağ̆ kurma iradesidir. 

 

Bu yapıtın orijinalliği, çağdaş̧ bir sentezden yola çıkarak, geçmişin eserlerine bir gelecek sağlamak amacıyla onlardan mecazî ve sembolik bir biçimde esinlenmiş̧ olmasıdır. 

 

Mimari Yapıtın Abide Etkisi

 

Kütüphanenin mimarisi, orta Anadolu’nun bünyesinde barındırmış̧ olduğu binlerce yıllık yapıtlardan devralınmış̧ Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde bulunan biçimlerin ve bileşimlerin bir sentezidir.

 

Bu geçmişe bağlılık iradesi belirleyicidir. Üzerinde bulunduğumuz topraklara daima ait olma iradesidir. Öte yandan kütüphane, kenarlarında yükselen çevresel sütunlar bulunan, dairesel merkezî bir avlu etrafında yenilikçi bir biçimde, kullanım amacına uygun olarak oluşturulmuştur. 

 

Merkezî olması, çekirdekten uzayıp giden açıklıklar sayesinde okuyucu ile arasında sıcak bir ilişki kurarken, diğer taraftan, yüksek sütunlar, bilginin yüceliği düşüncesini ve bu dünyaya ortak aidiyetimizi ortaya koyan abide yaklaşımını simgelemektedir. 

 

Mimari Unsurlar ve Alanların ve Hatıraların Yaratılması

 

Bu yapıtı oluşturan mimari elemanların hepsi bilinen unsurlardır fakat yerleşimleri, oranları, biçimleri ve renkleri tek ve benzersiz olmaya yöneliktir. Dıştaki sütunlar biçimlidir ve yukarı doğru kalınlaşarak güç̧ duygusunu vurgulamaktadır, bütünün devamlılığını sağlayan üst kornişlere destek olmaktadır. 

 

Sütunlar parlak beyaz renktedir ve mavi tabanlar, taçlar ve altın rengi yapraklarla birlikte, bütüne sihirli bir etki ve Şark hatırası duygusu kazandırmaktadır.

 

Ağaçların ve bitkilerin ekili olduğu, birbiri ardına gelen teraslar, geçmişin bahçelerini hatırlatmaktadır. Yükselti halindeki bahçeler, arazinin eğimi içerisinde yapıyla kuvvetli bir şekilde bütünleşmektedir. 

 

İç Dünyanın Keşfedilmesi

 

Üzeri örtülü galerinin içinden ve sütunlara kuvvetlice bağlı saçakların altından geçtikten sonra, okuyucu, kapıyı açmakta ve merkezinde bütün toplanma noktasını barındıran masif kubbe duvarlarıyla karşı karşıya gelmektedir.

 

Bu amfi, tartışılmaz bir şekilde kütüphanenin merkezidir. Başımızı göğe her kaldırışımızda bizi duygulanmaya sevk eden semavî bir kubbe burada yükselmektedir. 

 

Girişten itibaren, kullanım alanlarının sıcak atmosferi bizi çepeçevre sarmaktadır. Doğal, doğadan gelen malzemeler, ahşap, taş, halılar, bize her yerde eşlik etmektedir.

 

Lambalar ve avizelerden hareketle alanları saran loş aydınlatma, bizi her zaman orada olduğunu düşünmeye sevk eden bir yapı duygusunu tamamlamaktadır. Bu karşılama alanının etrafındaki bölümlerin atmosferleri ve fonksiyonları değişkendir ve farklı özellikler arz etmektedir. Bunlar, birbirlerine benzer olmakla birlikte aynı zamanda sanki uzun bir yolculuk için, büyük bir gemide bulunduğumuz duygusunu uyandıran güçlü bir uyum içerisinde gelmektedir. 

 

Büyük okuma salonu 

 

Dışarıdan bakıldığında, yapıt niteliğinde bir ana salon bulunduğuna dair hiçbir şey yoktur. Yapının okuyucusu bunu epey sonra keşfetmektedir. Mecazî anlamda, burası mimari eserin kalbidir. Kütüphanenin bütün bölümlerini bir araya getirmek ve kütüphaneye bilginin sonsuzluğu duygusunu ve fikrini vermek için buradadır. Bir kez bu alana girdikten sonra, soluğunuzu tutarak, okuyucuyu derin düşüncelere sevk edecek olan kısa bir cümleyi kubbenin hemen altında okursunuz: 

 

“O, kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğini öğretendir." (Alak Suresi 4. ve 5.  Ayetler)

 

Şefik BİRKİYE

 Mimar